1- Bir rivayete göre kölemis baskı atında bir kış boyunca köy sınırları dışına çıkamamışlar yazın topladıkları ekinlerini kendileri el değirmeniyle (yuvarlak taş tahminen 50cm çapında) bulgur yapmış,hayvanlara da kardan erittikleri suyu vermişler bir kış bu şekilde atlatılmış...
2- Çok eskiden aran yaylası,kırgıl,sağın v.b.araziler palu'lu bir ağaya(mir) aitmiş,bu ağa aran yaylasında buğday ekmiş, buğdaylar hemen hemen biçilecek çağa gelmiş,kolmisliler bütün hayvanlarını arana götürmüşler ve orada konaklamışlar aran yaylası o zaman buğdaydan eser kalmamış tarla olduğu gibi hayvan gübresiyle kaplanmış.ağaya haber verıyorlar ama nafile kolmisliler yerleşmişler...
3- Abdullah amcanın anlatımıyla kimbilir kaç kuşak önce kölemisliler ,civar köylere göre azınlık oldukları için köyde yaşayan insanların evleri hep bitişikmiş evlere tuneller açılmış,herkes birbirinin evlerine tünel vasıtasıyla geçiş yapılabiliyormuş. Kendilerini bu şekilde savunuyorlarmış,bu düşüncenin temelinde gelecek tehlikeye karşı alınmış ,mükemmel bir taktik savunma düşüncesidir.
4- Çöyün dışından gelenler ve kölemisliler bugünkü okulun bulunduğu meydan civarında kavga ederlermiş, araya bir bayan girdiği zaman kavgaya son verirlermiş bu gösteriyor ki köyümüzü sevmeyen insanlar köy sınırına kadar gelip problem çıkarıyorlarsa köyün o zamanlar ne kadar baskı altında olduğu gerçeği ortaya çıkıyor...
5- Eskiden çocuk bezleri olmadığından tarlada eledikleri toprağı ambara koyup kışın çocukların altına bağlarlarmış...
6- Çamaşır yıkamak için sabun olmadığından köylüler meşe ağacının külüyle çamaşır yıkarlarmış. banyo yaparkende karasakal köy sınırları dahilinde aldıkları killi toprak ile başlarını yıkarlarmış.çamaşırlar o günün teknolojisiyle kalın ağaçtan yaptıkları(şunık) bir yüzeyi düz saplı odun parçasıyla çamaşırı döverek kirden arındırırlarmış.21.yy. dünyasında az gelişmiş ülkelerde hala kullanılan bir metod...
7- Çok eski zamanlarda şöminelerde odun yakılırmış ısınmak için yemek ,yapmak için vs. ateş sönmesin diye ertesi güne bir odun parçası ateşin içine konur üzerine kül atılıp kapatılır ertesi gün sönmesin diye, sönmeyen bu odun parçasıyla tekrar ateş yakarlarmış. köylüler bunu hergün yaparlarmış, odun eğer söndüyse komşudan ödünç alırlarmış.buradan ateşin o dönemin bulunmaz bir nimeti olduğu gerçeği ortaya çıkıyor...
8- Köyde aydınlatma aracı olarak gaz yağı kullanılırmış.kıtlığın olduğu zamanlarda fazla gaz alınamıyormuş.köylü yağ eritip çıranın içine fitil koyarak yakmak suretiyle aydınlatıyormuş evini.
*Köyün gençleri davar nöbetine gittiklerinde tatlı kengelin dip gövdesinden kesip,sütü akıtılmak üzere kendilerine sakız çıkartırlardı.
*Köy erkekleri ağustos ayında seri güzede hayvanlara verilmek üzere kengel toplanır,30 adet toplandıgında bir part yapılır,30 adet part'a bir ber(deste)denir.partlar üst üste konarak lot(yığın)haline getirilir.bu yığının üzerine gılgıl saplarıyla kapatılır.yagan kar ve yagmurdan ıslanmasın diye..
Kaynak: Abdullah BAL (avdi boze)
KÖY ANILARI
***Sabah erkenden tavşan avına çıktım. bir tavşan görüp peşinden gittim seri güze'den, korteberi kıvır'a, bını pozık'tan ohana, bani mergan'dan sonra aran yaylası, kevri bel'den sonra o inat etti ben inat ettim sanunda nale aşanda vurdum hava daha kararmak üzereydi...SÜLEYMAN BAL
***Bir sonbahar günü baniye ava giderken yuvarlak taş (kevri glor) civarına geldim. Meşenin arkasından bir kurt önüme çıktı o beni görmemişti. Tüfeği doğrulttum ateş ettim ama patlamadı çiftli tüfeğin her iki iğneside kırıkmış,kurt tüfeğin tetik sesini duyunca beni gördü ve bana doğru gelmeye başladı, tüfeğimi omzuma atıp köye doğru koşmaya başladım,korkudan arkama bile bakmadım köye vararak kurtuldum...SABRİ BAL
**Evinde gaz kalmadığı için ilçeye giden Abdullah Demir (Avdi zine)gazı tenekeye koyar köyün yolunu tutar karakoçan civarında çile dağında kurtlar etrafını sarar, kurtlar arka ayaklarıyla üzerine kar atıp etkisiz hale getirmek istemişler,Avdi Zine sopasıyla elindeki tenekeye vurarak gürültü çikarmış ve kurtlar korkup kaçmışlar. tenekeye vurarak hayatını kurtarmış... yazdıran:SABRİ BAL
Elektriğin olmadığı zamanlarda Elazığ'a giden Abdullah BAL yazın sıcağında susamış su satan birine yanaşmış bir bardak su istemiş, satıcı bir bardak suyu vermiş suyu içmiş su çok soğukmuş. nasıl soğuttun dıye sorunca kışın yağan dağın eteklerinden kalan karı suyun içerisine koyuyormuş. ABDULLAH BAL
ESSEKCII!ESSEKCIII! Koye bir gun Diyarbakir'li bir tuccar gelir,esek satin almak istedigini soyler,esek basinada 30 milyon lira odeyecektir. koylulerden bir kaci gozden cikardiklari eseklerini getirir adama verirler,adam hayvanlari kamyonetine yukler,hareket edecekleri sira Eli (Avdilay zinè)yukaridan bagirir; -Essekcii!essekcii! - ... -Hele dur hele dur. Esegiyle adamin yanina gelir. -Bu esseyi almak istiyosun? -Hee! Alirim abè -Peki kac para veriyorsin? -30 milyon -yaw olirmi 30 milyon, benim esseyim rewandir (revan soylu yaris atlarina yakistirilan bir kelimedir) -walle abè sen bilirsin,ben bu essekleri yaristirmaya goturmiyem,sucuk fabrikasina satacagim,bu fiyattan fazla vermem. -Barè 50 milyon ver -Yoq walle qurtarmaz. -yaw bunun anasida rewandi ha. (Sevgili Eli abinin hosgorusune siginarak yaziyorum... 14.10.2008 ATAKAN
KÖLEMİSLİLER ANILARINIZ VARSA MUTLAK VARDIR ALTTAKİ YORUM EKLE'YE VEYA ZİYARETÇİ DEFTERİNE YAZIN KÖY ANILARINA KAYDEDEYİM
TEKERLEME
Hoppalé hoppalé ketiye toppalé lé mergané mergan kamişé siyaran fişé fişé kekémın çavuşe veraniyé kiza hesenbege muşılé hevirmişé ğaşé pedura
kırasé kırasi neviyané pirole deştera blur paş pıştera mevareşé bistışeşé...
yazdıran: Aziz BAL
|